Bi-mekânım bu cihanda,
Menzil-ü durağım orda.
Sultanım ki taht-u tacım,
Hulle vü Burağ’ım orda.
Eyyub’um, bu sabrı buldum,
Cercis’im ki bin kez öldüm.
Ben bu mülke tenha geldim,
Dükeli yarağ’ım orda.
Bülbülüm, uş öte geldim,
Dilde menşûr tuta geldim.
Burda miskin sata geldim,
Geyiğim, otlağım orda.
Kim ne bile ne kuşum ben?
Şol ay yüze tutuşum ben.
Ezelîden sarhoşum ben,
İçmişim, ayağım orda.
Deliyim, pendi tutmazam,
Değme yere de gitmezem.
İşbu sözü işitmezem,
Velâkin kulağım orda.
Sır sözü aşkâre denmez,
Orda su oda göyünmez.
Dün-ü gün yanar söyünmez,
Bu benim çerağım orda.
Ben bu mülke kıldım cevlân,
Yedi kere vurdum seyrân.
Muhammed nurunu gördüm (sallallâhu aleyhi ve sellem),
Benim de mekânım orda.
Mansur’um, uş dâra geldim,
Yusuf’um, pazara geldim.
Arslanım, şikâra geldim,
Velâkin yatağım orda.
Yunus çün bu fikre daldı,
Cihanı ardına saldı.
Vallahi hoş lezzet aldı,
Dolmuştur damağım orda.
Yunus Emre (k.s)
Bi-mekânım Bu Cihanda
Yunus Emre Şiirleri
burağ (burak): şimşek gibi yürük cennet atı. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Miraç Gecesi’ndeki göğe çıktığı biniti.
hulle (hülle): kocasından üç talak ile boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe bir günlüğüne nikâh edilmesi.
dükeli: hep, cümle, hepsi, bütün, herkes
yarag: uygun, münasip
uş: şimdi, işte, gibi
menşûr: yayılmış, dağıtılmış, neşredilmiş; herkese ilan edilmiş
pend: nasihat, ögüt
çerağ: kandil, çıra, yağ kandili, lamba, mum; bir memuriyete ve ihsana nail olan
cevlan: gezinmek, gezme, dolaşma
seyran: bakıp seyretme, gezme, gezinme
şikar: av, avlanan hayvan, düşmandan ele geçirilen mal, ganimet